29 Mart 2012 Perşembe

Yahu ben yine düştüm Ama sor bi niye düştüm :) 25 Mart 2012




Harika bir haftasonu güneşini Birinci Cihan Harbi’nin en sıcak cephesinde , şehitlerimizi anarak değerlendirmek isteyen Enduroist’ler olarak 24 Mart 2012 sabahı yola koyulduk.
Güzel bir sürüş ardından , güzel bir kamp yaptık ve kampı kaldırdan sonra da tarihi yarımadayı gezmek üzere yola koyulduk.
Sağolsun Çan’dan Ercan abi bize bu gezide rehberlik etmek üzere sabah kamp alanında aramıza katılmıştı onun liderliğinde sürüşümüz devam ederken Kilitbahir’de arka lastiğin kilit olmasıyle geleneksel “lowside”ımı gerçekleştirmiş oldum



http://g.co/maps/gbqs4


Peki ben neden düştüm ?
Virajda arka lastik kitlendiği için mi düştüm?
Yüzeysel olarak bakıldığında evet , fakat kazalara yüzeysel olarak bakıldığından ders alınması pek mümkün olmuyor öyleyse biraz derinlemesine bakalım bu mevzuya .
Kendimce olayın bir teatisini yaptığım zaman maddeler halinde şu sonuçları çıkardım;

-Dostumuz İkarus hala bana birşeyler öğretememiş

-Yabancı bir motosiklette limitleri fazla zorlamak

-Motosiklete ve kendine aşırı güven

-Dalgın bir zihin

-Rahatsız bir görüş

-Çalan müziğin haleti ruhiyeye etkisi

-Grup sürüşüne uygun olmayan bir grubun , grup halinde sürmesi

-Arkansaslı Hakkı

Benim düşmeme sebeb olmuştur.

Her nekadar olayın derinine inip bu maddleri irdeleyecek olsam da , meraklanan arkadaşlar için yüzeysel olarak olay anını biraz tasvir etmeye çalışayım.

Kilitbahir müzesinin olduğu sağ viraja kendimce aşırı hızlı yaklaşıyorum , zira önümdeki arkadaşa yetişebilmek için düzlükte Karakaçan’a iyi gaz beslemişim ve yüksek vitesteyim.

Viraja yaklaşınca artık kullanmaya alıştığım ön frene asılıyorum yavaşlayabildiğim kadar yavaşlıyorum , düşen hızımı yeterli görüp freni bıraktığım anda virajın açısını farkediyorum çok yatmam lazım.
Yatarım yatmasına , lastiklerim bir harika ama o yatışa sağlam tork lazım vitesim çok yüksek , inmiş olduğum bu hızda Karakaçan hayatta gaz yemez.

Kaçta yer? 2’de yer.

Motor yatmaya başlarken çatçat iki vites birden inip sağ gidonu iteliyorum debrajı bırakmamla beraber film kopuyor.

Motorun sertçe yere vurduğunu görüyorum , deniz gökyüzü birbirine giriyor.
Sırtüstüyüm , nerem ağrıyor diye düşünüyorum.
Arkamda kim vardı hatırlamıyorum , bana vurup vurmayacağını dert etmiyorum zira şimdiye kadar üstümden geçmiş olmalıydı.
İyiyim anlamında başparmağımı yukarı kaldırmaya niyetleniyorum canım istemiyor.
Sadece uyumak istiyorum o anda , mışıl mışıl sıcacık…

1 saniye… 2 saniye.. 3 saniye..

Vizörden iki kişi görüyorum hayal meyal , bakıyorlar konuşuyorlar ama yanıma gelmiyorlar , kaskları var ikisininde bizimkiler...

Paniklemesinler , kendimde olduğumu anlasınlar diye hareket etmem lazım hareket etmeye korkuyorum ,hala şoktayım sanırım.

En azından bi hareket yapmam lazım vizörü açıyorum , biri sol elimi tutuyor yüzüme eğiliyor ağrım yok diyorum.

Yok ağrım sadece sağ ayak bileğim burkuldu sanrım , elden destek alıp sağ dizimi kırıyorum sağ ayağımın tabanını yere basıyorum hareket ederken sızlama yok bilekte .

Sağ yanımda Özer abiyi görüyorum sağ elimi uzatıyorum , eğilip elimi kavrıyor.

Kalkmaya yelteniyorum.
Yat diyorlar , haklılar şoktayım kalkınca kellenin lök diye yere düşme ihtimali var

İyiyim , kafayı yere birkaç kere vurduğumu hatırlıyorum , arkadan gelenler olduğunu , grup sürüşünü , Özer abiyi tanıyabiliyorum , yattığım süre boyunca kendimi dinledim sağ ayak bileğim sızlıyor.
Belki sol kalçamdakini de sızıdan sayabiliriz ama sol dizimdeki tamamen fasulyeden bir ağrı…

İyiyim aga kaldırın beni … Kendim kalkıcam ama sağ bileğimden emin değilim. Trafiği kapatmayalım diyorum.

Emin misin , iyimisin nidaları arasında yolun sağ tarafına oturtuluyorum.

Keşke yazlık falan diye düşünmeyip motosiklet botlarını giyseymişim , içine gasteaa falan bişiiler ekleyip idare ederdim.Bu kışlık normal botlar bileği fazla büktü , belki de ipleriyle sıktığım boğaz kısımları ayağımın daha fazla bükülmesini engelledi daha fazla korudu. Bugün botları inceleyince sağ ayak ucun yere değince ayağımın üstü asvalta sürtmüş , burkulmanın yönü buymuş.

Oturduğum yerde İlker botlarımı çıkarmaya çalışıyor , gerek yok yahu diyorum.
Yok illa çıkaralım bakalım .
Aman Allahım assolist olsam bis için ısrar etmezler bu kadar.
İyi diyorum çıkarın ama yok bişey sanırım sadece burkuldu.
Açıyorlar ayağı , sıyrık morarma şişme yok , elle yoklamada sızı yok…
Yok bişey yahu derken bir yandan da bir sıkıntısı var mı diye bileği sağa sola yukarı arkaya Ortadoğu ve balkanlara doğru çevirip duruyorum.
Huaaaaaahhh amaniiin ne biçim acıdı laaaa….

Bir noktaya dönerken bilek , feci canım yandı , sesi duyan yine başıma toplanıyor Frances elinde mavi soğutucu pedlerle bekliyor , İlker bileğimi mıncıklayarak neresinin ağrıdığını bulmaya çalışıyor pedleri oraya yapıştıracak da ağrımıyor ki şimdi

Yoklamayla acıyan bir yer yok.

Hakkı abi hangi pozisyonda acıdı diye soruyor , tüm pozisyonları deniyorum Hakkı abi için ama yok uygun pozisyonu bir türlü bulamıyoruz.

Olsa olsa burasıdır diyerek iki pedi de yapıştırıyorlar bileğime.

Bileğimde pedlerle kalakalıyorum yolun kıyısında , nası düştü , şöyle mi böyle mi sesleri geliyor.
Karşıdan müze bahçesinden bir hanım ambulans çağırayım mı diyor gülüyorum içimden yok yahu hem biner giderim , hem yürür giderim o kadar değil diyorum.

İlkere sesleniyorum , bilader nasıl çıkardıysan bu çorabı öyle sok bakalım yerine , böbrek koruması var belimde eğilemiyorum

Hakkı abi gidona baksana ya ne durumda diyorum , İlker’in bota son düğümü attığı sırada everything its okey diyor Hakkı abi , seke seke caddeden geçerek eşşolueşeğin yanına geliyorum (Karakaçan) .
Yaydı yine kendini sıpa yola boylu boyunca.

Seke seke yürüdüğümü görenler yine telaşlanıyor , yok birşeyim arkadaşlar , tedbir olarak basmadım ayağımın üzerine diyorum ki gerçekten de tedbir amacıyla basmıyorum.

Biraz nazlandıktan sonra Karakaçan anırmaya başlıyor ve biz yine yola koyuluyoruz.

Çanakkale Şehitler Abidesine gidiyoruz…

Niye düştüm ben?

Sürekli bunu düşünüyorum.

Farkındayım aklımdan çıkarmam lazım yine grup sürüyoruz , zihnimin sürüşte olması lazım ama atamıyorum kafamdan , uyuklar gibi de bir halim var sürerken.
Gözlerim kapanıyor sanki?
Kenara çekmeden önce emin olmak istiyorum sürüp süremeyeceğime , niye gözlerim kapanıyor , düşünce aldığım darbeden mi acaba diye düşünüyorum.

Olmasın diyorum , yalnız yaptığım uzun sıkıcı yolculuklarda yaptığım gibi ayağa kalkıyorum. Motorda zıplıyorum , kollarımı sallıyorum. En nihayetinde vizörü açmak aklıma geliyor oh beee …

Vizor kapalı olunca olayın harareti yakıp kavurmuş meğer beni , rüzgarı hissedince kendime geliyorum.

Abide’yi gezmek yerine motorların başında kalıp zihnimden kazanın etkilerini atmaya çalışıyorum. Gerisi kendiliğinden geliyor , güzel bir sürüşle eve dönüyorum. Sıcak bol köpüklü bir aromaterapiden sonra miss gibi yatağa giriyorum. Bugün de ölmedim anne


Gelelim ilk önce sıraladığımız şu maddeleri biraz inceleme kısmına.

-Dostumuz İkarus hala bana birşeyler öğretememiş

İlk madde malum ikarus sendromuna yenildim.
Hakkı abi bana sollamalarda bile motoru gerekli gereksiz yatırdığımı söylemişti.
Sebebi lastiklerimdi abi. Eski lastiklerime nazaran bu lastikler öylesine harika yol tutuyordu ki her fırsatta tadını çıkarıyordum.
Biraz daha yat , biraz daha , dur bakalım ne zaman salacak , biraz daha….
Hep biraz daha fazlasını denedim bu lastiklerle ve kendi limitlerimde onun limitlerini bulamadım.

-Yabancı bir motosiklette limitleri fazla zorlamak

Yahu bu adam Karakaçan’la düştüm diyor ama ikinci maddede yabancı motor diyor?
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyenleriniz olacaktır.
Haklıdırlar aslında : )
Cumartesi günü kamp alanına giderken sanırım Ecabat girişinde durup arkadan gelen grubu beklemiştik , bu esnada motor ayaktan devrilmiş gidon yamulmuştu. Sonrasında da sürekli titremeye başladı.
Ayrıca vites pedalı yükselmiş . Belki o anda belki başka bir zaman fren pedalı da daha aşağı kaymıştı. Bu sebeble Pazar günü gidonu sürekli sıkı tutmak zorunda kaldım.
Eh lastiklerinde durumunu belirtmiştim.
Sadece bu kadarla kalmıyor üstelik.
En büyük etken , hatta belkide ana etken 38lik arka dişlimi yola çıkmadan bir gün önce 40 dişli ile değiştirmemdi.
Karakaçan bu sebeble tamamiyle farklı bir karaktere bürünmüştü.

-Motosiklete ve kendine aşırı güven

Dedim ya lastikler eski Duro’lara nazaran daha iyi kavrıyor , viraja daha rahat girip frenlemede kızaklama yapmıyor diye , işte bu sebebden mütevellik Karakaçan’a güvenim had safhadaydı. Kendime güvenim ise ezelden haddini aşmış durumda

-Dalgın bir zihin

Yola çıktık eksik birşeyler var.
Bir süre sonra güneş gözlüklerinin olmadığını farkettim başladı mı bende bir düşünce , nereye koydum diye
Kaybolmasını geçtim ihtiyacım var onlara , takmam lazım. Acaba aldım mı? Kamp yerinden aldıysam nereye koydum? Acaba ilk mola yerimiz neresi olacak , bu molada gözlükleri arama fırsatım olacak mı?

-Rahatsız bir görüş

Güneş gözlüklerim yok dedim ya beya


-Çalan müziğin haleti ruhiyeye etkisi

Bursa’da düştüğümde Nilüfer’den İntizar çalıyordu. Bu sefer Coşkun sabah Anılar’ı söylüyordu.
Hadi Nilüferi anladım da Çoşkun Sabah nerden çıktı kardeşim sabah sabah, uykumu getiriyor sürüş esnasında duygusal şarkılar.
Üstelik tarzım değil…

-Grup sürüşüne uygun olmayan bir grubun , grup halinde sürmesi

Bu gezimizde grupta tecrübeli tecrübesiz sürücülerin bir arada sürmesi sorunsalından ziyade dar , virajlı üstelik kalabalık bir rotada 14 motorun bir arada sürmeye çalışması bence de bir olumsuzluktu.

Özer ve Hidayet abi gayet kendince sürebilirken ben onların hızına ayak uyduramıyordum. Onlara ayak uydurabilen Frances ve Tekin abi yanlarında Mert’te olduğu halde bizi arkadan takip ediyordu.

Ben o tempoda gidince reflekslerim tamamen köreliyor. Aklıma bir şey düşüyor ve yoldan sürüşten anında uzaklaşıyorum. Hal böyleyken diğer arkadaşlara yetişmeye çalıştım.

Onların sürüş hızı da çok fazla olmamasına rağmen ivmelenme süreleri beni zorluyordu.

Zira ben onları tam yakalamışken viraj geliyor onlar normal seyir hızlarıyla virajı dönerken , ben Karakaçan’ın limitleriyle viraja yaklaşmaya başlıyordum.

Her virajda sürekli limit frenleme , hızın yeteri kadar düşmediği durumlarda limit yatış açılarıyla onlardan kopmamaya çalışıyordum.

Ben nasıl yavaş gidemiyorsam , onlarda yavaş gidemiyordu.

Her sürücünün , motosikletiyle kendini rahat hissettiği bir sürüş temposu var , bu gezide ben iki arada bir derede kaldım. Ne öndekilere , ne arkadakilere ayak uydurabildim.

Ne zaman taklaya geldim onun etkisiyle onlar biraz yavaşladı , ben biraz yavaşladım. 14 motor gurup halinde aradaki mesafemizi biraz daha açarak durağan tempolu bir sürüşe ulaşabildik. Ama bu durum her yolda , her şartta mümkün olmuyor maalesef.

- Arkansaslı Hakkı

Bu kazada Arkansas’lı Hakkı’nın etkisi de son derece büyük.
Abicim yol boyunca sürekli Hakkı abinin bir önceki gece anlattığı Laz fıkrasına takılı kaldım. Sürekli Laz ve gaz , Arkan Saz diyip durdum

Ben sana ne diyeyim Hakkı Abi , ben yokken sürüş hakkında konuş , ben varken fıkra anlat

İşte dostlar yukarıda bir sürü şey anlattım çeşitli bahaneler uydurdum , sonuçta düşen , taklaya gelen bendim.

Bu satırları yazarken telefonla görüştüğüm Şafağ’ın söylediğine göre 3 takla atıp 4’üncüyü tamamlayamadan 3-4 metre sırtüstü sürüklenmişim.
Her kazada olduğu gibi yine kendim ettim ne ettiysem.

Aslında geçen sene Bursa'da düşmem ile aynı sebebler ile düşmüşüm. O zaman Göktuğ ne güzel anlatmıştı , eğitim şart diye. Hala akıllanmadım , hala eğitime harcanak parayı gezilere harcıyorum

Bunca yazılandan sonra nah şuraya yazıyorum ;
İlk gezide ben yine düşücem şerefsizim

Canlar Makina , Canlar A.Ş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder